Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve asli unsurlarından olan sayıları asgari 15 milyon civarındaki Alevi – Bektaşi inanç ve kültürüne sahip insanlarımızın üzerinde son zamanlarda onları istismara – yönlendirmeye – fırsat bulurlarsa kullanmaya yönelik türlü çeşitli fitne – fesat dolu tezgahın uygulamaya konulduğunu, – en son Almanya’da yapıldığı üzere – çeşitli operasyon ve psikolojik harekat unsurlarının piyasaya sürüldüğünü endişe ile izliyor ve görüyoruz.
Lafı uzatmadan söyleyelim; Alevi – Bektaşi inanç ve kültürüne sahip vatandaşlarımız; ne AKP gibi “laiklik karşıtı odak” olmuş bir partinin peşinden gider, ne ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bölmeye yönelik, bölücü – etnik ayrımcı siyasi kürtçülüğün ardına takılır, ne de dış güçlerin azınlık masallarına ve kışkırtmalarına inanırlar.
Hele hele Alevi – Bektaşi inanç ve kültürünü kendi sapkın ideolojilerinin veya siyasetlerinin malzemesi ya da kalkanı yapmak isteyen karanlık odaklara hiç prim vermezler.
Almanya’da son aylarda, şahsi hırsları ve beklentileri aklını aşmış, ruhunu – inancını felsefesini, fitne – fesat odaklarına kiralamış birkaç “düşkün” ve kendini bilmez Alevi kökenli insanı öne sürerek, Alevileri Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kuruluş felsefesinden, milletin birliğinden ayırmaya – koparmaya çalışan türedi bazı isimlere ve “HDP” türü sözde siyasi oluşumlara herkes dikkat etmelidir.
Aleviler Cumhuriyete ve Atatürk’e gönülden bağlı, demokrasiyi ve insan haklarını içselleştirmiş, ideoloji ile inançlarını birbirine karıştırmayan ve laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlı bir büyük kitledir.
Politika ve ideolojiler gelip geçici, inanç ve kültürler ise kalıcıdır.
Kendisi de Alevi kökenli son derecede saygın ve bilinen önemli bir araştırmacı ve yazar olan ve en verimli çağında erken kaybettiğimiz Cemal Şener – ki bu konularda 30 civarında çok sayıda baskısı yapılan yayınlanmış yapıtlara sahiptir – Atatürk ve Alevilerle ilgili konularda bakın kitaplarında neler yazmış, söz bu değerli yazarımızın;
“…eğer bir gün yolunuz düşer de bir Alevi – Bektaşi evine konuk olursanız, bu yoksul ama sıcak evde bir olay hemen dikkatinizi çekecektir. Bir köşede bağlama sazı, gazete ya da dergiden kesilmiş soluk bir Hz. Ali resmi ve hemen yanında da Mustafa Kemal Atatürk’ün bir portresinin asılı olduğunu göreceksiniz…” (Atatürk ve Aleviler Etik yayınları 15. baskı, sf. 16)
“…şimdi gelelim Alevi sorunu ile Kürt sorunu arasındaki sosyolojik ilişkiye, Türkiye’deki Aleviler Kürt değil. Kürtçe ya da Zazaca konuşan Aleviler ise, sonradan Kürtleşen Türklerdir…” (Alevi Olayı Etik yayınları 35. baskı, sf.125)
“… Alevilik ise, Kürt kökenli değildir. Türkçe kökenlidir. Çünkü Aleviliğin kurucusu olarak kabul edilen Hacı Bektaş Veli, Türk’tür. Türkçe konuşup yazmıştır. Pir Sultan Abdal, Şah İsmail, Yunus Emre, Fuzuli gibi önemli Alevi düşünür ve dava adamları Türkçe, yazmış ve konuşmuşlardır. Bugüne kadar hiçbir klasik Alevi düşünürünün Kürtçe konuşup yazdığına tanık olunmamıştır. Kürtçe ya da Zazaca konuşulan Doğu Anadolu’nun bazı yörelerindeki, Alevi Cem ayinlerinde söylenen deyişlerin Türkçe okunmasının kaynağı da bu olsa gerekir.”
İşte yukarıdaki alıntılardan da anlaşılacağı üzere,
Alevi – Bektaşi inanç ve kültürüne sahip 15 milyonu aşkın vatandaşımızın ezici bir çoğunluğu, Atatürk Cumhuriyetine ve onun kuruluş felsefesine gönülden bağlıdır.
Sapkın ideolojilerin, dış odakların, bölücülerin ve yobazların oyununa gelmezler.
Ülkemizin birliğinden bütünlüğünden taviz vermez, laik demokratik cumhuriyete herkesten çok kararlılıkla sahip çıkarlar.
Kimse Alevi yurttaşlarımızın üzerinden ham hayaller ve nafile tezgahlar kurmasın.
AleviBektaşi inancına sahip yurttaşlarımızın ezici çoğunluğu, Atatürk’ün resminin asılmadığıisminin anılmadığı hiçbir bölücü ve gerici oluşuma, mitinge, partiye veya ideolojiye asla itibar etmezler.
Geçmişte etmediler, gelecekte de etmeyeceklerdir. Bu böyle biline..!