HalkTV Yazar Mehmet Tezkan, yüksek yargıda yaşanan krizin gerçek amacının tüm yargı erklerini Saray'a yani Erdoğan'a bağlama girişimi olduğuna dikkat çekti: Yok artık daha neler demeyin… MHP Genel Başkanı Bahçeli; ‘Cumhurbaşkanı Anayasa’ya uymadığı için, Anayasa’yı ihlal ettiği için, Anayasa suçu işlediği için, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na uydurulma zarureti doğdu’ demişti… Anında harekete geçildi. 2017 Anayasası’nın gerekçesi buydu… Şimdi Yargıtay bahane edilerek yeni bir operasyonun düğmesine basıldı. Yargıtay Anayasa’ya uymuyorsa Anayasa’yı Yargıtay’a uyduralım süreci başlatıldı… Anayasa değişikliğiyle mi olur? Sivil Anayasa kılıfıyla mı yapılır? Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini yasa yoluyla sınırlandırma biçiminde mi olur? Bilemem… Bunu Meclis aritmetiği, Meclis’teki partilerin tavrı belirleyecektir... Ama Bahçeli’nin isteği doğrultusunda Anayasa Mahkemesi’ni kaldıramasalar bile elin ayağını budayacakları belli… Operasyon dedim… Kimse bu krizin beklenmedik şekilde çıktığını düşünmüyor herhalde… Milletvekili Atalay kararı Anayasa Mahkemesi tarafından ‘derhal tahliye’ notuyla 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Yerel mahkeme ben bilmem Yargıtay’daki büyüklerim bilir diye dosyayı oraya pas etti. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyelerine verip veriştirip yetkisini aştığını iddia etti… Üstüne üstlük suç duyurusu yaptı… Hiçbiri tesadüf değil, tesadüf olamaz… Neden mi? Hukukçu olduğunu iddia eden Adalet Bakanı sorunun çözümü yeni Anayasa’dır diyor. Mevcut Anayasa’nın yetersiz olduğunu iddia ediyor… Yalan söylüyor demeye dilim varmıyor, doğruyu söylemiyor diyeyim… Kameralara bakarak resmen halkı aldatıyor... Anayasa’nın 158. Maddesi açık ve net: ‘Diğer mahkemelerle Anayasa Mahkemesi arasındaki uyuşmazlıklarda Anayasa Mahkemesi kararı esas alınır’ Anayasa maddesi bu kadar açıkken kopartılan fırtınanın sebebi ne? Anayasa’yı değiştirmek için yüksek yargıyı tek elde toplayıp Saray’a bağlamak için suyu bulundurma hamlesi denebilir!... Meseleyi böyle görüyorum… Böyle okuyorum… Dikkatinizi çekerim… Saray’ın hukukçusu Mehmet Uçum anında devreye girerek milli yargıdan söz etmeye başladı. Yargıtay’a destek çıkarak ‘AYM’nin kararına uymama gerekçesi doğrudur. Suç duyurusu meselesi Milli yargıya karşı turnusoldür. Kim milli yargıdan yana kim değil belli olur. Türkiye milli yargısını batıcı ve neoliberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır’ dedi… Çıkartmak istedikleri kavganın özü bu… Yani Saray’ın istediği doğrultusunda karar alan mahkemeler milli aksine yarar verenler gayri milli… Tayfun Atay dünkü Pencere Pazar da enfes bir makaleye imza attı; ‘Milli Yargı Führer’ler yaratır’ dedi. Nazi Almanya’sından örnekler verdi… Alman savcıların; ‘kanun ve Führer’in iradesi aynı şeydir’. ‘Millilik karşısında hukuk bağımsız olmaz’. ‘Bugün Almanya’da tek bir otorite vardır, o da Führer’in otoritesi’ sözlerini hatırlattı… Gelelim Erdoğan’ın ben hakemim çıkışına… Çoğu kişi tarafsızlığının ilanı olarak algıladı… Hayır bu sözünün anlamı öyle değil. Ben Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ın da üstündeyim demek istedi… Hakemlik ne demek? Son kararı ben veririm demek... Tek ve en üstün otorite benim demek… Oysa Anayasa açık ve net: Anayasa’nın 148. Maddesi Anayasa Mahkemesi’ne cumhurbaşkanlarını bile yargılama yetkisi veriyor. Demek ki en üst otorite orası… Kimse itiraz etmesin, kimse üstünü örtmeye, görmemezlikten gelmeye çalışmasın… Gerçek şu; büyük bir operasyonun düğmesine basıldı. Yargı krizi gerekçe gösterilerek yargıyı tek otoriteye bağlama süreci başlatıldı…
yuzdeyuzhaber