Saygı Öztürk, ‘MenzilBir tarikatın iki yüzü’ adlı kitabının Dilek isimli bir okuyucusunun Menzil tarikatıyla ilgili bir anısını köşesine taşıdı. Öztürk, kadınların şeyhin yiyip, artık bıraktığı tabaktan bir parmak alabilmek için yarıştığını aktardı. “Bunun şifa olacağına inanıyorlardı. Dualarla parmaklarını ağızlarına götürüyorlardı” diyen Öztürk “Tövbe aldırtma duası gibi bir şey yaptılar. Tövbe işlemi bittikten sonra görevlilerin de yardımıyla gusül almaya gittik. Soğuk su ile herkes gusül alıyordu. Suyu soğuk hissedersen günahkar, sıcak hissedersen iyi bir insan olduğuna da inanılıyordu” ifadesini kullandı. Öztürk’ün yazısının ilgili bölümü şöyle: “Yıllar önce üniversiteden mezun olduktan sonra teyzem Adıyaman’a gidecekmiş diye duymuştum. Annemde belki biraz daha usturuplu birisi olurum diye beni de teyzemle Adıyaman’a gönderdi. Bir gün süren otobüs yolculuğunda otobüs perde ile ikiye bölünmüştü. Erkekler önde kadınlar arkada. Şeyhin olduğu yere gittiğimde ilk önce kapıda ki arabalar dikkatimi çekmişti. Her yerden, her ülkeden ve şehirden araç plakası görmek mümkündü. Kadınların olduğu alana gittik ve önce bana göre görevli, onlara göre ‘gönüllü talebe’ diye adlandırdıkları bir kızcağız bize sadece battaniye verdi. Cami tabanı gibi olan yerlerden boşluk bulduğun yere geçiyorsun. İçerisi tıpkı cami gibi, boş. Ne bir koltuk ne bir masa var. Çoluk çocuk herkes boş bulduğu yere battaniyesini seriyordu. Ertesi gün sabah erkenden şeyhi görebileceğimiz alana gittik. Sabah namazı için evinden çıkıp 10 metre kadar yürüyüp namazını kılmak için geçeceği yolda onu görebilmek için kadınlar hep birlikte oturup bekliyorlardı. Adeta şok olmuştum sonrasından daha fazla şok olacağımı bilmeden.. MENZİL ŞEYHİNİN ARTAN YEMEĞİ Şeyh kapıda görününce tüm kadınlar kafasını öne eğip hep birlikte dua etmeye başladılar. Bu dua dediğim de tabii ki bir şey istemek şeklinde. Ev, araba, kısmet vs. Sanki yüzüne baksalar taşa dönecekler gibi şeyhe bakamıyordu. Yaklaşık bir dakikalık yürüyüşünden sonra kapıdan içeri girince, kadınlarda sabah namazını kılabilmek için alandan ayrılıyor. Teyzeme, ‘Neden bu adamdan istiyorsun bir şeyleri Allah’tan istesene’ dedim. Bana, ‘O peygamber soyundan geldi’ dedi. (Bu arada teyzem de kızının kısmeti açılsın diye gitti, kızı da hâlâ bekar.) Daha sonra kendi kafeteryalarında yemek yedik. Sonra yine ilginç bir şey oldu. Kadınlardan biri, tepsinin içerisinde şeyhin yiyip, artık bıraktığı tabağı gezdiriyordu. Bütün kadınlar bu artıktan bir parmak alabilmek için yarışıyordu. Bunun şifa olacağına inanıyorlardı. Dualarla parmaklarını ağızlarına götürüyorlardı. MENZİL KADINLARI SOĞUK SUYLA GUSÜL ALIYOR Sonra teyzemle şeyhin evinin kapısına gittik. Tövbe aldırtma duası gibi bir şey yaptılar. Tövbe işlemi bittikten sonra görevlilerin de yardımıyla gusül almaya gittik. Soğuk su ile herkes gusül alıyordu. Suyu soğuk hissedersen günahkar, sıcak hissedersen iyi bir insan olduğuna da inanılıyordu. Su inanılmaz soğuktu titreyerek gusül aldım. Sonra da istihare namazı kılıp kimseyle konuşmadan yatıyorsunuz. Ertesi gün aynı otobüsle geri döndük. Şimdi 30 yaşındayım. Oraya merak ettiğim için gitmiştim. Zihniyetim o zaman da aynıydı. Tarikatlar gerçekten olmaması gereken şeyler. Çok kolay herkesi etkiliyorlar.” “Menzil” kitabım için, “Bitmeyen çorba”nın, uyuşturucunun, içkinin nasıl bıraktırıldığının sırrını da bizzat Şeyh Seyda Saki Erol’dan dinlemiştim.