Ziya Selçuk'un gitmesi gelişi kadar ilgiyle izlendi. Konuşulanlara bakılırsa istifa ettiği veya görevden alınacağından herkes emindi ve nihayet sabaha karşı alındı. Fakat gelişinde olduğunun aksine gitmesini kimse kayıp olarak görmüyor. Geçenlerde gidecekse bir an önce gitsin de bitsin bu iş mealinde Orhan Aydın da soruyordu "Ziya Selçuk istifa etti mi etmedi mi...bu nasıl ülke?" Bir tiyatro insanı olarak kültür bakanından önce eğitim bakanının durumunu merak ediyor olması elbette Orhan Aydın'ın eğitim konusundaki duyarlılığı ile ilgili. Okulların açılmasına (sözde) şurada birkaç hafta kalmış ve ortada herhangi bir hazırlık yokken insanlar eğitim bakanının durumunu elbette merak eder ama Ziya selçuk'un durumuna ilişkin merak büyük ölçüde kendisiyle de ilgiliydi. Önce şunu anımsatalım; Erdoğan kabinesinde veya bürokrasisinde istifa söz konusu olamaz. Görevlendirdiği herkesin istifası zaten atma kararnamesinden önce alınmış. Patron işleme koyarak azleder mi etmez mi onu konuşmak lazım. Bendeki kulis bilgisine göre de Ziya Selçuk Erdoğan'a istifa edebileceği mesajını iletmiş ama takdiri de reise bırakmıştı. Biliyorsunuz, Ziya selçuk'un eğitim alanında faaliyet gösteren (kardeşinin yönetimindeki) şirketinin MEB'e bağlı okullara 27 milyon liralık mal ve hizmet pazarladığı ortaya çıkmıştı. Erdoğan, bilgisi dahilinde olmayan bu işe alınmış ve bunu da bakana hissettirmiş. Bunun üzerine bakan da görevden ayrılabileceğini söylemiş. Selçuk çevresinden gelen bu bilgi doğru olmakla birlikte usule uygun düşmeyen işlerin, yolsuzluğun, rüşvetin, zimmetin başarısızlığın bir bakanı istifaya götürmediğini, bütün bunların Erdoğan açısından elemanını feda etmeye yeter neden olmadığını biliyoruz artık. Bir haftadır biriktirdiğim bilgileri topladığımda görevden ayrılmak isteyenin Ziya Selçuk olduğunu söyleyebilirim. Süreci hızlandırmak için de kimi partili bakanlık bürokratlarını görevden alarak, bakan yardımcılarıyla tartışarak Erdoğan'ı kendini görevden almaya zorladı. Ziya Selçuk'un bakanlıktan ayrılma isteğinin asıl nedeni ise daha fazla hırpalanmamak. Yanlış anlamayın, korumaya çalıştığı akademik ya da siyasi kariyeri değil, hızla büyürken iki yıldır zarar eden okullarının başına geçip şirketi kurtarma derdinde. Ziya Selçuk'un okulları öğrenci kaybediyor, françayzing çalışan bir okul markası için bu batmak anlamına gelir. Laik orta ve üst sınıf müşterilere hitap eden liberal biri iken piyasada fiyatı olan kariyerini İslamcıların kullanımına sunması müşteri kaybetmesine neden oldu. Bitmiş bir iktidar kadrosunda, üstelik kendini ifade etme şansının olmadığı bir yerde sürünerek işini de kaybetmenin bir manası yok diye düşünüyor. Eğitim bilimi ile iştigal etmiş, Talim ve Terbiye Kurulu başkanlığı yapmış, eğitim anlayışını pratiğe (okullarında) dökmüş, iyikötü, yalanyanlış da olsa pedagojinin kavramlarını kullanan birinin bakanlıktan ayrılma nedeni normalde iktidar partisinin eğitim politikasıyla uyuşmazlık olması beklenirdi. Burada öyle birşey söz konusu değil. Geçtiğimiz üç yıl, Selçuk'un Erdoğan'ın eğitim anlayışıyla çelişmediğini gördük. Önceki gün Erdoğan'ın Bahçeli'nin evine giderek bu konuları konuştuğunu, görüşmede Bahçeli'nin Süleyman Soylu gibi MHP kökenine istinaden Ziya Selçuk'a da sahip çıktığı yorumlarına rastlanıyordu. Dediğim gibi ayrılmak isteyen Ziya Selçuk'un kendisi olduğu için kalma girişiminde bulunmadı. Kaldı ki Selçuk bakanlığı boyunca milliyetçilerden ziyade İslamcılara yakın durdu. MHP geçmişini Andımız meselesinde hatırlamadı bile. Bahçeli için korunması gereken biri değildi. Ziya Selçuk şöyle ya da böyle kendini azlettirdi. Peki yerine gelen? Kim olduğunun bir önemi var mı?
yuzdeyuzhaber