Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, atandıktan 10 gün sonra istifa eden TCDD müdürü Murat Atik'le ilgili yeni bilgiler paylaştı. Terkoğlu'nun bugünkü yazısı şöyle: Bir şehir ölüm kokar mı? İnsanları beton mezarlar altındaysa kokar. Yıllar önce Gölcük depreminden sonra öğrendim bunu. Yardıma gitmiştik. Gücümüz enkaz kaldırmaya yetmiyordu. Günlerce çöpleri kireçlediğimizi hatırlıyorum. Yönetilemeyen, sistemin çöktüğü bir şehirde sıradan bir işin ne kadar önemli olduğunu o gün öğrenmiştim. “Gittin de ne yaptın” dediklerinde “Çöp kireçledim” diyordum. O günden beri hep dünyanın çöplerini aradım. Geçen hafta pazartesi… Türkiye, o bağlantıyı ilk kez bu köşeden öğrendi. TCDD’ye yeni müdür olarak Abdülkerim Murat Atik atanmıştı. Atik, bugün binlerce yıl hapis cezası alan Adnan Oktar grubunun elemanıydı. 1999 ve 2008 operasyonlarından firar ederek kurtulmuştu. Adı, son operasyondaki dosyada da yer alıyordu. Bulmak zor da değil... Mahkeme evrakına bakıp birer birer aktarmıştım... MASAK raporunda gruba hâlâ para aktardığı yer alıyordu. Polisin dosyaya koyduğu notlarda grupla halen bağlantılı görünüyordu. Bu kadar da değil... Mahkeme tutanaklarına yansıyan bilgilere göre, Oktar grubuna yapılan operasyonda ele geçirilen silahın ilk sahibi de oydu. Şirketinin ortakları, Oktar davasından firardaydı. Devletin elindeki bilgiler, Atik’in Adnan Oktar grubunun finans bölümünde faaliyet gösterdiğini, yönetici İbrahim Tuncer’e bağlı olduğunu söylüyordu. Üstelik, bilmesi gerekenler bunları gayet iyi biliyordu. Atik, basit bir memuriyete başvursa güvenlik soruşturmasını geçemeyecek, kendisine “memur olamazsın” denecekti. Ancak buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Atik, TCDD Genel Müdürü yapıldı. Üstelik, şirketiyle sürekli TCDD’ye iş yapan Atik’e, çok değil birkaç ay önce, TCDD’nin ilk özelleştirme ihalesi, 40 milyon Avro’ya verilmişti. Benim açığa çıkardığım ilişkilerin ardından ise jet hızıyla görevi bırakmak zorunda kaldı. OKTAR VİDEOSUNDAKİ DETAY Peki, her şey bitti mi? Cumhuriyetin ilk yıllarında, 31 Mayıs 1927’de, anayurdu demir ağlarla örmek için kurulan 94 yıllık kurum, nasıl oldu da 10 günde üç müdür birden gördü? Bu açık bir devlet krizi değil mi? Kurumların ve geleneklerin içini boşaltan, bir ayağı partide öbür ayağı bürokrasideki yönetme işinin çarpık resmi, tam da bu değil mi? Devletin en sıradan işi için bile istihbarat raporları devreye giriyor ya... Nasıl oldu da en kritik kurumlardan birinin başına getirilen isme dair istihbaratın üstü örtüldü? Geçen pazartesi olayı duyurduğum yazıda şunları yazmıştım: “ ‘Bu nasıl olur’ diye kritik isimlere sordum... Murat Atik’in kız kardeşi Ayşegül Esra Atik’in AKP’deki görevlerinden, vekil adaylığından bahsettiler. Murat Atik’in annesinin, Erdoğan ailesinden bazı isimlerle yakınlığını anlattılar.” Gerçekten de yazıdan sonra önüme Adnan Oktar’ın ilginç bir videosu düştü. Kendi televizyonunda, yetiştirdiği isimleri tanıtan Oktar’a öğrencileri sıralıyordu: “Ayşegül Esra Atik, AK Parti İstanbul 24. Dönem 1. Bölge, 26. Dönem 2. Bölge milletvekili adayı.” Programda, Oktar’ın eski öğrencisi Ayşegül Esra Atik’in, AKP’li isimlerle fotoğrafları gösterilirken, şu ifadeler kullanılıyordu: “Annesi de sizi ve arkadaşlarınızı çok sever, Esra Atik de sizi çok sever, çok yakındınız. Hemen her gün bizi misafir ederdi annesi.” Yani önceki yazıda ifade ettiğim gibi... Yalnız Oktar’ın anlattığına göre; sadece Murat Atik değil, AKP’li kardeşi ve annesi de Oktarcı idi. Oktar, AKP’de Ataşehir kurucu kadın kolları başkanlığından MKYK üyeliğine uzanan Ayşegül Esra Atik’in kendi müridi olduğunu söylüyordu. Ancak bir ayrıntı daha vardı ki o daha dikkat çekiciydi. Özellikle programda Murat Atik’in ismi söylenmiyordu. Geçen yazıda bunun nedenini şöyle özetlemiştim: “Bugün Murat Atik, Oktarcılardan resmi olarak ayrılmış görünüyordu. Ancak organik ilişkisi devam ediyordu. Buna ‘kadife geçiş’ diyorlardı.” Kısacası Murat Atik’in adı “kadife örtü”nün altında tutuluyordu. POLİS PEŞİNDE, SARAY İŞİNDE Ancak meseleyi düşünürken çok ilginç bir ayrıntı ile daha karşılaştım: Adnan Oktar grubuna yapılan operasyonda polisin hazırladığı Murat Atik ile ilgili bir fezleke. Fezlekede, Murat Atik başlığının altında inanılmaz bir ayrıntı vardı: “Soruşturma kapsamında iletişimi kayıt altına alınan ... numaralı telefonun Sun Ulaş. Mü. Rek. San. Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı olduğu...” Fezlekenin devamında şirketin ticari bilgileri yer alıyordu... Şirketin adı size tanıdık geldi mi? Doğru tahmin ettiniz. Murat Atik’in, henüz genel müdür olmadan beş ay önce, TCDD yönetimi ile medyanın önünde, 40 milyon Avro’luk özelleştirme sözleşmesi imzaladığı Sun Grup’un ta kendisi... Yani... Polis, Murat Atik’in şirketini takip edip Oktar grubuyla bağını açığa çıkarırken, devletin tepesindeki bir el o şirkete tarihi bir ihaleyi verdi. Polis, Atik’in telefonlarını izleyip “kayıt altına alırken”, Erdoğan onu alıp TCDD’ye genel müdür yaptı. Eminim Murat Atik’in devletin zirvesi tarafından kollandığını gören polisler de duruma çok şaşırmıştır! 10 günde üç müdür birden gördüğümüz dikiş tutmaz düzen, bize ülkede kırmızı alarmın çaldığını haber veriyor. Devlet, koruma kalkanlarını en yukarıya kaldırırken, her türlü suça bulaşanlar, AKP ile bağları sayesinde, rahatça duvarları aşabiliyor. Erdoğan’ın dolmakaleminden akan mürekkep ile en kritik görevlere gelebiliyor. Olay, Atik’le kapatılacak gibi değil. Biri yeni istifa etmiş ikisi görevde, üç bakanın Oktar grubu ile açığa çıkmış organik ilişkisini aylardır tartışıyoruz! Yönetilemeyen enkazdaki bir ülke, birikerek çöpleşmiş bir düzen, her yere yayılan koku... Neyse ki aklımızda kireç niyetine taşıdığımız gerçekler var.
yuzdeyuzhaber