İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Hacı Bektaş-ı Veli’nin 750’nci yıldönümü etkinliklerine katılmak için Kırşehir’e geldi. Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’nu makamında ziyaret eden İmamoğlu hem Türkiye’nin hem de şehirlerin Millet İttifakı belediyelerinden beklentisinin çok yüksek olduğunu vurguladı. Bu anlamda bütün belediyelere sorumluluk düştüğünün altını çizen İmamoğlu, “Buna, hep birlikte çalışarak güç vermeliyiz. Veriyoruz da. Daha iyisini yapmalıyız. Her zaman iyinin daha iyisi vardır” ifadelerini kullandı. İmamoğlu, ziyaret sırasında bir gazetecinin “İstanbul’da mülteci göçü için nasıl tedbir aldınız” sorusuna, “Bizim böyle bir tedbir alma şansımız yok. Buna dönük uygulamalar, dış politika süreçlerdir. Umuyorum ki en doğru, en sağlıklı kararları alan bir hükümet olsun, dış ilişkiler bürokrasisi olsun; bunu temenni ediyoruz. Ama şu anki gidişat, bizi mutsuz etmektedir” yanıtını verdi.
İmamoğlu, gazetecinin, “İstanbul’da mülteci göçü için nasıl tedbir aldınız? Mülteciler için farklı fiyat uygulamaları gibi bir çalışmanız var mı” sorusuna şu yanıtı verdi:
“EVRENSEL HUKUKA TERS DÜŞEN KARARLARI ALMAYIZ”
“Biz, hukuku temsil ediyoruz. Hukukun yön verdiği biçimde hareket etmek zorundayız. Bu, bazı konularda ulusal hukuk sistemimizdir, bazen de evrensel hukuk sürecidir. Dolayısıyla bunlara ters düşen birtakım kararları alma şansımız yoktur. Doğru da olamaz. Şunu net olarak ifade edeyim: Mülteci konusu, ülkemiz için çok derin bir sorundur. Bu sorunun, başlangıcından beri analiz edilmesi gerekir. Ne yazık ki, memleketimizin dış politika süreçleri sonrasında, dönem dönem yapılan eksikliklerden ötürü yoğun bir mülteci ya da sığınmacı tarifiyle, insanların ülkemizin farklı şehirlerine misafir olmasına maruz kaldık. Bunun sayısını, dönem dönem mülki idareciler verememektedir. Bu daha da acıdır ve vahimdir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde, mülteci ve sığınmacı konusunda net bir sayı alamamaktayız. Ama bazı raporlara göre, 1 milyon 600 bin; belediye başkanlarının söylemine bakarsanız 2 milyonu aşkın mülteci vardır İstanbul'da. Bu; 6, 7, 8 yıl içerisinde dünyanın hiçbir yerinde olmayacak, olmamış kadar yüksek oranda mültecinin bir kente yerleşmesi anlamına geliyor. Düşünsenize; yüzde 15 demografisi değişiyor bir şehrin. Çok büyük bir oran.”
“ÜLKELERİNDE BARIŞ ŞARTLARI OLUŞUNCA DÖNMELİLER”
“Bunun farklı yönleri var. Birisi insani yönü. Biz, insani tarafıyla ilgileniyoruz. Her ne kadar hiçbir belediye tarafından mülteci hususunda, tek liralık dahi ödenek aktarılmazken, bizler yine de ihtiyacı olan çocuklara, kadınlara, gençlere yardımcı olmaya çalıştık, özellikle pandemi döneminde. Ve halen de oluyoruz. Olmalıyız da. Ancak şunu da söylemek gerekir: Bu fikrimiz yeni değil, yıllardır birçok ortamda aynı fikri beyan etmiş birisiyim. Hatta Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosu'nda yaptığım konuşmada da bunu söyledim. Türkiye, mülteci konusunda ne yazık ki yalnız bırakılmaktadır. Yani bölgede yaşanan her göç sorununda, sanki tek kapı Türkiye'ymiş gibi davranılmaktadır. Bu konunun iç siyasi hataları da vardır, ama oraya girmeyeceğim. Günün sonunda; milletçe bizim arzumuz şudur: Başta Suriyeli mülteciler olmak üzere, barış içindeki vatanlarına, gerekli altyapı oluşturulduktan sonra, dönmeleridir. Dönmeleri şarttır, gereklidir. Onlar için de gerekli. Hiçbir insanını, vatanının dışında mutlu olması çok fazla beklenemez. Bu koşulların sağlanması da ne yazık ki tek başına ulusal bir mesele değil, uluslararası bir meseledir. Bu boyutuyla beklentimizi dile getireyim. ‘Mülteci akınına karşı aldığınız bir tedbir var mı’ diye sordunuz. Bizim böyle bir tedbir alma şansımız yok. Buna dönük uygulamalar, dış politika süreçlerdir. Umuyorum ki en doğru, en sağlıklı kararları alan bir hükümet olsun, dış ilişkiler bürokrasisi olsun; bunu temenni ediyoruz. Ama şu anki gidişat, bizi mutsuz etmektedir.”