Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ardından da Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ile görüşmesi, 2023 seçimlerine doğru “Cumhur İttifakı’nı genişletme hamlesi” olarak yorumlanırken, iktidar, diğer yanda “muhalefeti kıskaca alacak” yasal düzenlemeler üzerinde de çalışıyor. Mevcut Siyasi Partiler Yasası’nda, bir siyasi partinin seçimlere katılabilmesi için “illerin en az yarısında, oy verme gününden en az 6 ay önce teşkilat kurmuş olması ve büyük kongrelerini yapması” şartı aranıyor. İktidarın, bu madde üzerinde değişiklik yapacağı, “kongrelerini gerçekleştiren partilerin de seçimlere katılmalarını zorlaştıracak bir hamle üzerinde çalışıldığı” ifade ediliyor. Cumhuriyet'ten Selda Güneysu'nun haberine göre “bir partinin seçimlere katılması için aranan 6 ay koşulunun değiştirilebileceği, bu sürenin uzatılabileceği” değerlendiriliyor. Eğer, iktidar cephesi yasada bu tür bir düzenleme yaparsa, kongrelerini gerçekleştiren ve mevcut koşullarda “seçimlere katılma şartını” sağlayan, yeni kurulan DEVA ve Gelecek partilerinin “2023 yılındaki seçimlere katılma şartları” ağırlaşabilecek. Bununla birlikte siyasi partiler için yasada yapılacak değişiklikle siyasi partilerin salt kurultaylarını gerçekleştirmeleri yeterli olamayabilecek. ‘15 MİLLETVEKİLİ’ YENİDEN GÜNDEMDE Bir önceki seçimlerde, “İYİ Parti’nin, il ve ilçe kongrelerini zamanında yapmadığı gerekçesiyle seçimlere katılma yeterliliği bulunmadığı” gündeme gelmiş, muhalefet bu durumu “İktidarın, İYİ Parti’nin seçimlere katılmasını engelleme hamlesi” olarak değerlendirmişti. O dönemde CHP, 15 milletvekilini İYİ Parti’ye vererek partinin TBMM’de grup kurmasını sağlamış ve seçimlere katılabilmesinin önünü açmıştı. İktidar cephesinde “15 milletvekili” tartışması yeniden gündemde. Aynı durumun yeni kurulan partilerde de söz konusu olmaması için yine SPY’de yapılacak bir düzenlemeyle milletvekillerinin “seçildikten sonra parti değiştirmelerini engelleyecek” bir hükmün yasaya eklemlenmesi planlanıyor. Mevcut yasada, “Bir kimse, bir partiden önseçim veya merkez adaylığı yoklamasına katıldıktan sonra başka bir partiden merkez adayı gösterilemez ve partisinden istifa etmedikçe bağımsız aday olamaz” hükmü de yer aldığından, bu maddeye “Bir kimse seçildikten sonra da bir başka partiye üye olamaz” hükmünün getirilmesinin öngörüldüğü değerlendiriliyor. AKP İÇİN HER YOL MUBAH... Öte yandan Gazeteci Tuncay Mollaveisoğlu da, eski milletvekili Emin Şirin'e dayandırdığı seçim analizinde iktidarın her yolu mubah gördüğünü yazdı. "Bu köşede ayrıntıları ile yazdığım analizi hatırlatmalıyım: Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tam zamanında yapılırsa Erdoğan’ın 2023’te üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olması, anayasaya göre mümkün değil. Erken seçim olması durumunda da yeniden aday olamıyor ancak bazı hukukçular, “seçildiği süreyi doldurmadığı” gerekçesi ile bir açık kapı bırakıyor. Yani erken seçime gidilirse “tartışmalı da olsa” Erdoğan’ın yeniden aday olmasının zemini oluşuyor. * Seçimin zamanından önce yapılmasının yanı sıra hangi sistemle sandığa gidileceği de tartışılıyor. Saray, senaryolar arasında “dar veya daraltılmış bölge seçim sistemi” üzerinde yoğunlaşmış durumda. Plana göre Türkiye 150 bölgeye ayrılıyor, her bölgeye 4 milletvekili hakkı tanınıyor ve en yüksek oyu alan parti, milletvekillerinin tamamını alıyor... Deneyimli siyaset insanı Emin Şirin ile konuştum. “Bana 1987 seçimlerini hatırlatıyor” diyor. 87 seçiminde Turgut Özal yüzde 36 oy ile Meclis’te büyük üstünlük sağlamıştı. Şirin, “Bu durumda birinci parti olmak son derece önemli. Adalet ve Kalkınma Partisi birinci parti olmasına güvenerek 87’deki sisteme benzer bir seçim kanununu tabii ki isteyecektir.. Hatta belki MHP’ye de vekil vererek yanına alacaktır. Muhalefetin buna hazırlıklı olması lazım” dedi. Şirin, DEVA, Gelecek, Saadet ve İYİ Parti’nin bu sistemde tek çatı altına girebileceğini, seçmene “AKP’yi bırak bize oy ver” diyebileceğini söylüyor. Emin Şirin’e göre başta ana muhalefet olmak üzere her parti birinci parti olmaya çalışmak zorunda... * Saray’ın parlamento çoğunluğunu sağlamaya yönelik seçim sistemi çalışmasına “gerçekçi alternatif” Prof. Seyfettin Gürsel’in 2013 yılında TÜSİAD’a hazırladığı rapor olabilir. Gürsel, temsilde adaleti sağlamak ve seçim barajını kaldırmak için iki turlu dar bölge seçim sistemini öneriyor. Tek turlu sistemin AKP’nin masasında olan birinci gelen partiye aşırı üstünlük sağlayacağı uyarısında bulunan Gürsel’in önerdiği iki turlu sistem şöyle: İlk turda her parti kendi adayına oy veriyor. Oy oranına göre bir kişi bile olsa her parti Meclis’e temsilci gönderiyor. İkinci turda ise en yüksek oyu alan iki parti yarışıyor. Seçmen, desteklediği parti ikinci tura kalmamışsa kendisini en yakın bulduğu partiye oy veriyor. Toplumcu Düşünce Enstitüsü Başkanı Nebil İlseven ile konuştum. “Siyasal sistemin darboğazı temsilde adalettir” diyor. “Dar bölge seçim sistemi senaryoları arasında Prof. Seyfettin Gürsel’in raporu daha akılcı bir alternatif olarak tartışılmalıdır” diye ekliyor. * AKP’nin amacı Meclis’i çoğulcu kılmak, seçim sistemini demokratikleştirmek, temsilde adaleti sağlamak, seçim barajını kaldırmak değil... Saray, eriyen oylarına karşılık parlamentoda en fazla sayıda nasıl sandalye alacağının hesabını yapıyor. Yani sonuca ulaşmak için her yol mubah... Muhalefet, değişmesi planlanan seçim sistemine karşı olası ittifak şekillerini şimdiden düşünmek durumunda...
yuzdeyuzhaber