Türkiye'de AKP iktidarı ile saltanat adeta yeniden oluştu. En alttaki idareci takımından en tepedekine kadar lüks ve şatafatta zirve dönemi yaşanıyor. Buna karşın vatandaş ise gün geçtikçe daha da çıkmaza sürükleniyor, geçim dertli intiharlar arttıkça artıyor. Tüm bunlarsa ülkenin tek ve dahi kurucu önderi Atatürk'ün devlet yönetimini, anlayışını yeniden hatırlamamızı gerektiriyor. İşte buna en iyi örnek İngiliz gizli belgelerindeki olay...
Türkiye'de AKP iktidarı ile saltanat adeta yeniden oluştu. En alttaki idareci takımından en tepedekine kadar lüks ve şatafatta zirve dönemi yaşanıyor. Buna karşın vatandaş ise gün geçtikçe daha da çıkmaza sürükleniyor, geçim dertli intiharlar arttıkça artıyor. Tüm bunlarsa ülkenin tek ve dahi kurucu önderi Atatürk'ün devlet yönetimini, anlayışını yeniden hatırlamamızı gerektiriyor. İşte buna en iyi örnek İngiliz gizli belgelerindeki olay...
Tarih: 29 Ocak 1921. İstanbul'da İngiliz Askeri Karargahı, Mustafa Kemal ile ilgili olarak İngiltere Savaş Bakanlığı'na şu gizli bilgiyi gönderiyor: Atatürk Gelibolu'da Liman Von Sanders'in buyruklarına kasten itaat etmemişti. Bunun sonucu olarak Enver ve Alman komutanla çekişmeleri, şimdiki padişahı (o sırada Prens Vahdettin), Avusturya-Macaristan İmparatoru Karl'ın taç giyme tönerine katılmak üzere Viyana'ya seyahat ederken Mustafa Kemal'i de yaveri olarak yanına almaya inandırmıştı. Vahdettin'in amacı Kemal'i, Enver ile İttihat Terakki Cemiyeti arasında denge kurmada kullanmaktı.
Mustafa Kemal bugün belki de varlıklı olmakla birlikte, onun dürüst olmayan davranışlarda bulunmuş olduğunu sanmaya neden yoktur. İttihatçı önderler arasında hiçbir zaman kendi adına para geçirmemiş tek kişidir. Akıcı bir konuşma üslubuna sahip, becerikli bir politikacıdır. Dolayısıyla bir yandan Kızıllar tarafından ona kur yapılırken; öteki yandan Avrupa'ya meydan okuyan kendi ülkesinin ümitsiz yazgısının önderliğini yapabilecek yetenektedir"
İngilizler, içinde kimi yanlışlıklar da bulunan bu tespitleri 1921 yılında yazdı. Atatürk'ün devletin yani kamunun malına yönelik hassasiyetine bir başka örnek ise Prof. Dr. Şükrü Elçin'in makalesidir. Elçin'in 1988 yılında yazdığı bir makalede anlattığı ve Sivas Kongresi sırasında geçen aşağıdaki olay Atatürk'ün parayla ilişkisindeki hassasiyetini ve kurtuluşa olan inancını gösteriyor.
Prof.Elçin yeni atandığı Sivas Lisesi'ndeki görevine 1939 Kasım ayı içerisinde başlar. Okul Müdürü Faik Dranas kendisine okulun idari işlerinde görevli Hacı Derviş'i kastederek, " Hacı bey kongrede Atatürk'ün hizmetinde bulunmuştur. Birçok gözlemleri var; rica edin size birkaç hatırasını anlatsın" der. Şükrü Elçin hatırasında bu tanışmanın devamını şöyle anlatır: "Hacı Derviş herkesin sevdiği, saydığı, orta boylu, çocuk yüzlü, mahcup tabiatlı, ağzında piposu, iddiasız bir adamdı. Kendisine Atatürk'le nasıl tanıştığını sordum. O günlere tekrar giderek şunları anlattı:
Atatürk Sivas'a gelince Müdafai Hukuk Cemiyeti Reis-i Sanisi Rasim Başara beyden kendisine hizmet edecek bir adam bulmasını ister. O da Hacı Derviş'i gönderir. Paşa, müdür odasında çalışırken kapıyı vurarak içeri giren Hacı Derviş, kendisini Rasim beyin gönderdiğini söyler. Atatürk kendisine uzun uzun bakar ve 'benimle çalışır mısın' diye sorar. Bir hafta süre isteyen Hacı Derviş'e 'memleketin bir hafta düşünmeye vakti yok, yarın kararını ver' der. Odadan çıkan Hacı Derviş, kapıyı vurmadan tekrar içeri girer ve 'gabul paşam' der.
Atatürk memnun olmuştur. Pantolonunun cebinden örme bir para kesesi çıkararak masanın üzerine döker ve 'Al bunları çarşıya git, bana çok büyük bir hesap defteri satın al, gel' der. Hacı Derviş defteri getirdiğinde, bütün masrafları kuruşu kuruşuna bu deftere yazmasını emreder. Bunun üzerine Hacı Derviş: 'Paşam bu hengamede senden kim hesap sorabilir' deyinde 'Çocuk, birgün gelir, millet benden de başkasından da tek tek hesap sorar' cevabını verir.
Kaynak: Hacı Dervişten Duyduklarım / Şükrü ELÇİN - Erdem Dergisi, Atatürk Özel Sayısı