Şoke eden ayrıntıları Birgün Gazetesi Yazarı Bahadır Özgür anlattı. Depremzedelere gönderilen giysilerin satıldığını, bunun kürsel bir ticaret tezgahının parçası olduğunu belirten Özgür bakın nelere dikkat çekti? Depremzedelere gönderdiğiniz ve ‘ihtiyaç fazlası’ olarak biriken giysilerin, Suudi sermayesinin ortak olduğu Yemenli bir şirkete satıldığını duymanız sizi şaşırtır mı? Ya, “birilerine yardım olsun” diye her gün belediye kumbaralarına bıraktığınız giysilerin, yıllardır aynı şirkete verildiğini, onların da üçüncü dünya ülkelerine pazarladığını öğrenmeniz? Depremin enkazına bakarken bunu da görmüş olduk işte. Meğer hayırseverliğin, geri dönüşümün, ‘sıfır atık’ siyasetinin ardına küresel bir ticaret tezgahı açılmış. Nasıl mı? Hikaye, depremin ilk günlerinde gelen bir video ile başlıyor… MERSİN LİMANI’NDAKİ GÖRÜNTÜ… Geçen hafta Mersin Limanı’ndaki bir depoda çekilmiş videoda, peş peşe gelen TIR’lardan koliler halinde kıyafetlerin indirildiği görülüyordu. Videoyu çeken kişi, bunun deprem yardımları olduğunu iddia ediyordu. Aralarında hem giyim markalarının gönderdikleri, hem halkın kendisinin yeni alıp paketlediği, hem de kullanılmış olanlar vardı. Depo, AJ International Group’a aitti. Şirket yetkilileri görüntülerdeki giysilerin, depremzedelere gönderilenler olduğunu doğruladılar. Pek çok belediye ve kuruma çok fazla giysi yardımı ulaştığını, ‘ihtiyaç fazlası’ olarak biriktiğini, altından kalkacak ne personel ne de yer olduğundan kendilerine verdiklerini söylediler. Karşılığında ‘cüzi’ bazı ödemeler de yapmışlar. Aslında şirket açısından gizli saklı bir durum yok. Belediyelerden aldıkları ihale karşılığında yıllardır ‘atık giysileri’ topluyorlar. Ama mesele de burada başlıyor. Zira, hiçbir belediye o kumbaraların içindekilerin uluslararası bir şirkete ait olduğunu, ‘yardıma muhtaç’ olanlara veya geri dönüşüme gitmediğini, üçüncü dünya ülkelerine satılmak üzere ihraç edildiğini söylemiyor. İşi kurcalamak lazım. Çünkü geri dönüşüm, Emine Erdoğan’ın hamiliğinde yürütülen ‘sıfır atık’ projesi vb. kampanyaların ardında yatanları daha iyi anlayacağız. NEREDEYSE TÜM BELEDİYELER İŞİN İÇİNDE İl, ilçe çoğu belediye uzun süredir ‘giysi kumbarası’ koyuyor malum. Üzerlerinde belediyenin amblemi, geri dönüşüm logoları filan bulunuyor. Belediyeler bu sayede hem çevre kirliliğini önleme hem de yardıma muhtaçlara kıyafetleri ulaştırma amacı güttüklerini söylüyorlar. Başkanlar başlarında durup poz veriyorlar, reklamını yapıyorlar. Çoğumuz da sanıyoruz ki giysilerin kullanılabilecek olanları tasnif edilip temizleniyor, ihtiyaç sahibine ulaştırılıyor. Kullanılamayacak olanlar geri dönüşüme gönderilip iplik veya farklı hammaddeler elde ediliyor. Yani tasarruf, çevrecilik, hayırseverlik el ele! Hemen hatırlatalım. Geçen yıl sadece bir belediye bu konuda haber olmuştu. CHP’li Meclis üyesi Nazmi Zavlak, MHP’li başkanın toplanan giysileri AJ International’a verdiğini ifşa etmişti. Alanya Belediyesi yalanlamıştı. Ancak şirketin referanslarında yazılılar. CHP’li siyasetçi biraz dikkatli baksaydı partisi CHP de dahil AKP’li, MHP’li neredeyse her belediyenin aynı işi yaptığını görecekti. Belediyelerin listesi epey uzun. Dışarıdan bakınca bunun yol açtığı ekonomik kaybı da nasıl bir toplumsal sonuç doğurduğunu da görmek zor. Oysa yakından tanık olmuştuk. Pandemi süreci, ‘vahşi toplayıcı’ adı verilen ve kentlerin doğal temizlik görevlileri olan on binlerce insanın yaşadığı ekonomik çöküşü dramatik biçimde göstermişti. Her gün sokakta gördüğümüz kağıt, şişe vs. toplayanlar bir anda açlıkla karşı karşıya kalmışlar, büyük kentlerde yıllardır geçimini böyle sağlayan sayısız aile yıkıma uğramıştı. Toplayıcılık işi deyim yerindeyse bir ‘derin yoksulluk mesleği’ydi. Üzerine bir de atık toplayanlara kolluk güçlerinin saldırıları yaşandı. Biber gazı attılar, copladılar, onları çete gibi gösterdiler, barakalarını yaktılar. Zaten kilitli kumbaralar koyarak ekmek kapılarını daraltıp değerli olanları küresel şirkete verenler, çöpte geriye kalanları da almak için var güçleriyle çabalıyorlar hala. Türkiye, kendi yoksulluğunun içinden mecburi bir ‘geri dönüşüm ordusu’ yarattı. Belediyeleri yönetenlerden biri de çıkıp “Yabancı şirket milyonlarca dolar niye yatırıyor?” demedi. On binlerce toplayıcı, işsiz çevre mühendisleri, kimyacılar, tasarımcılar, teknik uzmanlar, yazılımcılar düzenli bir istihdama kavuşabilirdi. Bunun yerine en kolay şeyi yaptılar; ihale açtılar. Broşürlerine, faaliyet raporlarına, reklam panolarına koydukları fotoğraflarla da halka yalan söylüyorlar. Toplanan tek bir kumaş parçası Türkiye’de kalmıyor. Belediyeler bunu yapıyor da merkezi iktidar farklı mı? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesindeki ‘sıfır atık’ biriminin, valiliklerin raporlarına baktığımız zaman farklı atıkların kimler tarafından toplandığını görüyorsunuz. Oradaki şirketlerin çoğu aynı adrese çıkıyor aslında. Konumuz olan tekstil üzerinden incelemeye devam edelim. BÜNYESİNDE 20’DEN FAZLA ŞİRKET VAR AJ International, 2018’de Yemen uyruklu Abduljalil Ali Ali AlSharifi tarafından Trabzon’un Akçaabat ilçesinde kuruldu. Aynı yıl İstanbul’da Beylikdüzü Mermerciler Sitesi’ne taşındı. Büyük bir depo açtı. Kurucusu Türk vatandaşı olup Abdülhalil Şerifi adını aldı. İstanbul’da birkaç farklı yerde daha şubesi var. Mersin Limanı’nda da devasa bir deposu bulunuyor. Pakistan, Umman, Yemen, Suudi Arabistan, BAE , Türkiye başta olmak üzere dünyada 20’den fazla geri dönüşüm şirketi bünyesinde. İngiltere de Almanya’da da birer şirketi kuruldu. Pazarının yüzde 40’ı Ortadoğu, yüzde 40’ı Avrupa, yüzde 20’si Afrika. 200’den fazla iş ortağı mevcut. Türkiye’de Mersin, Bursa, İstanbul, İzmir gibi illerde kurulu farklı isimlerle 7 şirketi faaliyette. Hepsi ‘sıfır atık’ projesi kapsamında toplayıcılık yapıyor. Tekstilde atık pazarının tek hakimi. Ambarlı ve Mersin limanlarından her hafta ne kadar ton gönderildiğine dair kayıtları inceledim. Rakam gerçekten inanılmaz. Karlı bir iş. Giysiler temizlenip, tamir edilip çoğunluğu, şirketin tabiriyle üçüncü dünya ülkelerine, pazarlanıyor. Kullanılamayacak olanlardan iplik, kumaş elde ediliyor. Deprem bildiğimiz çok şeyi acı bir tecrübeyle yeniden teyit etti, göremediğimiz pek çok çürümeyi de ortaya çıkardı. Bunlardan birisinin atık ticaretine bağlanacağını tahmin etmek zordu. Onu da öğrendik. Batı’nın plastiğini, asbestli gemisini ülkeye dolduranlar, belki çok daha önemli, ekonomi için kıymetli bir ‘atığı’ üç kuruşa uluslararası şirketin tekeline vermişler.
yuzdeyuzhaber